Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.

Ülke, millet ve İslâm âlemi olarak yeni bir Kurban Bayramına daha kavuşmanın sevinç, huzur ve mutluluğunu yaşıyoruz. Allah’a ne kadar hamdetsek, ne kadar şükretsek azdır.

Hac ve Kurban ibadeti, bir yandan bizleri Cenab-ı Hakk’a yakınlaştırırken bir yandan da yardımlaşma ve dayanışma ile sosyal bünyemizi takviye ederek birliğimizi, beraberliğimizi ve kardeşliğimizi güçlendirir. Bir yandan bizleri Hz. İbrahim (as) ile Hz. İsmail’in (as) hayatına götürürken bir yandan da Sevgili Peygamberimizin (sas) örnek hayatını hafızalarımızda canlandırmamıza vesile olur.

Hiç kuşkusuz kurban ibadetinin arkasında yatan mana ve hikmet bizi Allah’a yakınlaştırmakta, bu yakınlaşma, insanlığımızı daha da derinleştirmekte, merhamet duygularımızı harekete geçirmekte, kendimize ve çevremize karşı sorumluluklarımızı hatırlatmakta, sıradanlaşan ilgi ve tercihlerimizi bir kere daha gözden geçirmemize ve sıratı müstakim üzerinde sebat etmemize vesile olmaktadır. Zira kurban, Allah’a, yüce ve ilâhî olan her şeye, hakka, hakikate, iyiye, doğruya, güzele, yakın olma arayışıdır. Kurban sevginin, vefanın, sadakatin, fedakârlığın simgesidir.

Kurban, bütün sevgileri, en çok sevilen uğruna feda edebilmenin sembolüdür. Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim, kurbanların ne etlerinin ne de kanlarının Allah’a ulaşacağını, Allah’a ulaşanın sadece takvamız olduğunu bizlere haber vermektedir. Bayram, sevinçlerimizi dünya çapında büyütmek için seferber olmaktır. Önce kendi gönüllerimiz bir sevinç yumağı hâline gelmeli, sonra özellikle varlık sebebi olan anne-babalarımızın gönüllerini mesrur etmeliyiz. Hayatın yükünü birlikte omuzladığımız eşlerimizi sevindirmeliyiz. Evlerin canlı bayramları olan çocuklarımıza bayram sevincini tattırmalıyız. Akrabalarımızı, komşularımızı, dostlarımızı, arkadaşlarımızı yeniden hatırlamalıyız. Küskünlükleri, dargınlıkları ortadan kaldırmalıyız. Hastalara, öksüzlere, yetimlere, kimsesizlere, şehit yakınlarına, gazilerimize, ülkemize sığınan kardeşlerimize bayram sevincini yaşatmalıyız. Bayram sevincini evlerden evlere, şehirlerden şehirlere, ülkelerden ülkelere taşımalıyız.

Allah için kesilen kurban ibadetinde pek çok hikmet gözetilmekle birlikte muhtaç, mağdur ve mahrum insanların et ve gıda ihtiyacının karşılanması gibi bir hikmet de gözetilmiştir. Dolayısıyla kurban sadece akrabaları, komşuları ve dostları değil, yakın olsun uzak olsun yeryüzündeki bütün kardeşlerimizi hatta tüm insanlığı birbirine yakınlaştırmaktadır. Bu yönüyle Kurban, Afrika’dan Asya’ya, Uzak Doğu’dan Güney Amerika’ya, adını bile duymadığımız nice ülkelerde daha önce hiç görmediğimiz ve tanımadığımız kardeşlerimize uzattığımız bir hayır ve yardım elidir.

Kurban Bayramı vesilesiyle bir kez daha hatırlatmak isterim ki İslâm’ın her ibadetinde olduğu gibi Kurban ibadetinde de yegâne ölçü Kur’an ve Sünnettir; tarih boyunca medeniyetler inşa eden İslâm’ın ana yoludur, sevad-ı azamdır, ehl-i sünnettir, selef-i salihinin uygulamalarıdır, ulemanın ve fukehanın içtihatlarıdır. Bu sebeple kurban bağışı toplayıp da kurbanı kesmemek veya kurban etlerini satmak gibi İslâm geleneğinde yeri bulunmayan ve din istismarı olan uygulamalara asla itibar edilmemelidir. Ayrıca Yüce Rabbimize yakın olmak için yerine getirdiğimiz Kurban ibadetini ifa ederken bizi O’ndan ve O’nun rızasından uzaklaştıracak her türlü davranıştan kaçınılmalıdır. Hayvana eziyet etmek, imanın yarısı addedilen temizliği göz ardı etmek, insan ve çevre sağlığını tehdit etmekle Allah’a yakınlık kurulamayacağı iyi bilinmelidir.

Son olarak bir hususu daha hatırlatmak isterim. Aslında bayramlar biz Müslümanlar için sevinç günleridir. Üzülerek belirtmek isterim ki ülke ve millet olarak, İslâm âlemi olarak son yıllarda bayramları hep buruk bir şekilde idrak etmekteyiz. İnsani değerlerin gün be gün yok olduğu, açlığın, fakirliğin, yetim ve kimsesiz çocukların, mülteci kamplarında yaşayanların her geçen gün arttığı, terörün, şiddetin, vahşetin durmaksızın devam ettiği bir dünyada bayramlar ne kadar sevinçle karşılanabilir ki! Irak’ta, Suriye’de, Filistin’de, Kudüs’te, Mescid-i Aksa’da ve sadece rabbimiz Allah dedikleri için zulme ve katliama uğrayan Myanmar’daki Arakan Müslümanları ve dünyanın farklı yerlerinde devam eden çatışma ve şiddet ortamı vicdan sahibi her insanı derinden yaralamakta, zulüm ve haksızlığa dur diyememek, yaşananlara karşı bir şey yapamamak yüreklerde ayrı bir ıstırap meydana getirmektedir. Bütün bu yaşananlar karşısında yine de umudumuzu kaybetmemeli, kötülüğün karşısında iyiliği bütün dünyada egemen kılabilmek için var gücümüzle çalışmaya devam etmeliyiz.

Bu duygu ve düşüncelerle aziz milletimizin, yurt dışında yaşayan bütün millet varlığımızın, gönül coğrafyamızdaki kardeşlerimizin ve âlem-i İslâm’ın Kurban Bayramlarını tebrik ediyor, bayramın Müslümanlar arasında gerçek anlamda bir bayrama, yakınlaşmaya ve kaynaşmaya vesile olmasını, hac ibadetini ifa eden tüm Müslümanların ibadetlerinin kabulünü Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.

 

Dr. Ekrem KELEŞ

Diyanet İşleri Başkanvekili